Global Dünya Perspektifinde 'Kamu Yöneticileri'

Global dünya perspektifinde artık kamu yöneticileri devlet nezdinde fedakâr bir bakış açısıyla çalışıyorken günümüz Türkiyesinde bunu göremediğimizi söylemek ne geç ne karamsarlık ne de muhalif bir pencereden bakmak olacaktır. Zira bu çerçeve milletin 13 senede defalarca teyit ettiği,onay ve görev verdiği siyasi iktidarın özellikle dört bir yandan hücum yediği son iki yılda maruz kaldığı tüm kirli planlarında aslında ayrıntı gibi görünsede derinlerde yatan bir sebebi... Şüphe yok ki gerek yerel siyasetçiler gerek merkezi siyasi liderler bunun farkındalar. Sıcak siyasi gündemle bunu ilişkilendirmek gerekirse bakın devlet içine kademe kademe sinmiş,devletin sinir hücrelerine dinamit yerleştirmeye kalkmış,devletin kırmızı kitabına girmiş bir örgütten söz edilirken özellikle merkezi bazda muhalefet eden siyasiler ve bunlara ilişkin yerel yöneticiler salt iktidar partisinden olmadıkları gerekçesiyle,merkezi iktidarı yıpratabilmek ve hatta düşürebilme amaçlı ütopik umutlarla bu ve buna benzer irili ufaklı yapılara el altından hizmet etmekten çekinmiyor;koltuğun aslolan millete değil millet içinde yaplanmış illegal yapılara ait olduğunu ve devamlılığının bu yapılara hizmetten geçtiğini zanneden bir kısım kafa yapısı görünen o ki hala iş başında duruyor... Bu kirli ittifakın tarafı olmaktan çekinmeyenler maalesef hâlâ milletle değil koltukla dertlenmeye devam etmektende geri durmuyorlar... İşte malumunuz yine bir seçim dönemi içerisindeyiz ve ne yazıktır ki çoğunluğu meclis kapısından girdikten sonra milleti görmeyecek olan aday adaylarımız bir savaş içerisindeler... Elbette ki aralarında millet sevdasını kendine şiar edinmiş,seçim sloganlarının içi dolu olan millet odaklı olmak üzere "dertli abilerimiz,ablalarımız" mevcut... Ama maalesef şu gerçek değişmiyor ki millette vekiline,yerel yöneticisine ulaşamamaktan dertli. Milletin derdini çözmekle yükümlü olan, buna talip olmuş ve güven kazanmış yöneticilerimizin çoğu en başta bahsettigimiz kendini devletine,milletine adamış kameralist bakış açısından uzaklar... Peki bu sorunun bir çözümü varmıdır ? Kanaatim odur ki elbette derdi veren Allah dermanı unutmuyor. Devlet yönetimine,milletin emanetine "adamak" fiili ile bakmak,yönetimin incelikleri enjekte edilirken yöneticinin hayatını kime adaması gerektiğinden bahsedilmeside elzemdir. Lakin şu hususta bir gerçek olmaktan değer kaybetmiyor ki derdimiz bir kısım kamu yöneticisi özellikle kendi içlerinde hak,adalet kavramının kritiğini yapmadıkça,"tüyü bitmemiş yetimi" saymadıkçada bitecek görünmüyor... Ne yazıktır ki görünen köy de kılavuz istemiyor...